işte geldi o gün.. oooo daha çok var dediğim, yaz bitecek, sonbahar da bitecek, hatta kış başlayıp birkaç da hafta geçecek dediğim, önümdeki günlerin sayısını birçırpıda sayamayıp ağustos 31, eylül 30... şeklinde toplamalar yaptığım, sonu gelmez sandığım hamilelik iznimin sonuna geldim işte:((
14 mayısdan bu yana işe gitmiyorum, evet ekimden bu yana evden mailleri, konuları takip ediyorum ama kimi gün kahvaltı sonrası keyif çayımı yudumlarken, kimi gün gecenin 12sinde facebookdan bloga dönmeden iki arada bir derede veya arabada trafikde blackberryden.. neticede hep meleğim ile beraberken..
bu keyifli dönem 21 aralık pazartesi sona eriyor..
sayılı gün çabuk geçermiş, bu atalarımız ne çok biliyorlarmış, herşeyi bu kadar doğru ifade etmek şartmıymış?
ama şunu itiraf etmem lazım, mira doğduktan sonra ilk üç ay düşündüğümde onu bırakıp işe gitmek bir işkence gibi geliyordu, gece kabus olarak rüyalarıma giriyordu, belki lohusalıktan belki miram çok küçük olduğundan, belki miramın sevincine karışan canım babamın gidişinin üzüntüsünden, ama sonraki üç ay sanki beni bu ayrılışa yavaş yavaş hazırladı,
miram biraz büyüdü, üçüncü bakıcımız ile asgari üzeri bir uyum yakaladık ki, bakıcısı olanlar bunun ne zor birşey olduğunu çok iyi bilirler.. ben kısa etaplar dışarıya çıkmaya başladım, mira şehnazı, şehnaz mirayı sevdi..
ama kafamdaki muhasebe hiç bitmedi, halen de devam ediyor;
bir çocuğu onunla full time beraber olarak mı daha mutlu edersiniz, yoksa çalışıp daha az zaman ama daha çok maddi imkan yaratarak mı?
işin uzmanları kimi 3 yaşa kadar fulltime beraberlik çocuğun güven duygusu için çok önemli derken kimi de anne çalışmalı diyor..
bu sorunun cevabını pek çok anne farklı cevaplıyor, herkesin kendi doğrusu var mutlaka, bu herkesin diline sakız yaptığı kaliteli zaman tabiri bana biraz süsleme biraz şişirme, bolcana da kendini kandırmak gibi geliyor..
bebeğimle tüm günü hayatın evdeki akışı müsaade ettiği kadar beraber geçirmek yerine akşam 7 de eve gelip kalan zamanın tamamında beraber geçirmek arasında fark yok mu sizce? bence çok fark var..
ama bir taraftan da görüyoruz ki öyle bir düzen içinde yaşıyoruz ki, maddi olanakların etkisini kimse reddedemez.. bir çocuğa verilebilecek, o çocuğun etrafındaki diğer çocuklardan görüp isteyeceği birçok şey maddiyata dayanıyor..
ben uzun ve gerçekten ciddi, son derece radikal kararlara gebe bir dönem sonunda ikinci şıkkı seçtim.. pazartesi işe başlıyorum..
şimdi yazacaklarım kızıma;
canım miram.. bu satırları okuyup anladığında bana hak vermeni diliyorum,
seni evde bırakıp gitmenin bana ne kadar zor geldiğini sana şu gün anlatamayacağım ama sen beni günün birinde anlayacaksın.. biliyorumki arkamdan ağladığın günler olacak, bilki kapıdan çıkarken ben senden daha çok ağlayacağım sana belli etmeden,suçluluk içinde, biliyorumki telefondan ağlama sesini duyup senin yanında olmadığım için içim cız edecek, sen meme emmek isterken sana biberon sunulacak, sen annenin omzunu isterken uyumak için yatağına yatırılacaksın, ben şimdi hergün altı sıfır sıfırda çıkacağım desem de mesai yapacağım günler geceler olacak, öğlenleri seni emdirmeye geleceğimi söylesem de işten ayrılamayacağım çooook gün olacak, hiç istemesem de seyahatlerim olacak..
ama şunu bilki bunu yaşamak benim için de çok zor, alışmak çok zor..
senin çalışan bir annen olacak, ayakları üzerinde duran, sana bu yönde doğrular öğretecek, yıllarca okumuş, belirli bir kariyere sahip,
bilki annen iş dışındaki zamanının tamamı diyemeyeceğim, benim gerçekçiliğime uymaz, çoğunu diyelim, seninle geçirecek.. buna da kaliteli zaman demeyecek ama şartlara göre tüm zamanını diyecek..
canım meleğim benim, seni çok seviyorum..
18 Aralık 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder