Hiç niyetim yoktu eskilere dalmaya.. sadece pasaportumu arıyordum daha yeni geldim nerede olabilirki?.. yoksa duty freede alışveriş ederken bıraktımmı kasada, Mira'ya kavuşacak olma heyecanı ile.. yooo gördüm sanki sonra çantamda.. tüh yarına da yenisi için randevumuz var şu gözdemi acaba derken pat diye elime geldi o mavi dosya..
başta özenle dosyalanan evraklar sonlara doğru biraz özensiz belki isteksiz belki bıkkın belki üzgün bir ruh hali ile hatta delinmeden üstünkörü dizilmiş.. bir tahlille başlıyor, başkaları ile devam ediyor, arada komut sayfaları.. " günde iki kere şundan, beş gün günde iki sefer bundan, dinlenin, dinlenmek hareketleri kısıtlayıp sürekli yatmak değil, mümkün olduğunca günlük hayatınıza devam edin.."
Mustafa Bahçeci'nin kartı düştü içinden, ilk tanıştığımız günü hatırladım, " iğneyi istersen ayak başparmağından yap Âlâ, hiç farketmez, ama rahat ol, bak bu çok farkeder " deyişi..
Nişantaşı'ndaki o klinik şimdi Fulya'da, eminim tek değişiklik bu, yine dolup taşıyordur hergün.. umutlar, hayaller, hayalkırıklıkları, sevinçler.. ben en üzüntülü günlerimi de en büyük sevinçlerimi de orada yaşadım, 2 haziran 2008, hayatımda unutmayacağım doğumgünüm, içimdeki o minik kese cansız da olsa onu vermeyi hiç istememiştim, gözlerimden sicim gibi yaşlar akarken Mustafa bey elimi tutmuştu yine, "unut herşeyi kendini rahat bırak, tatil yap, dinlen, hiçbirşey düşünme, toparlan, vücudun toparlansın ve tekrar gel " diyerek.. her transferde ben o masada öylece yatarken elimi tutup "dua et Âlâ, güzel şeyler düşün " derken olduğu gibi gözlerimin tam içine bakarak.. kliniğe bir sonraki gelişimin içimdeki minicik kalp seslerini duymak için olacağını bilemezdim tabiki o gün.. Bora beyin dediği gibi bir efsane olup anlatılacağımı, herkese umut vermek için güzel bir hikaye olacağımızı kızımla beraber, bilemezdim tabi, o masada mutsuz yatarken..
çok şükür, Allahıma çok şükür, meğer buna ne çok ihtiyacım varmış, içimi nasıl güzel bir duygu kapladı her şükür deyişimle, daha üste koydum bu defa o mavi dosyayı, karşıma daha sık çıksın, hep düşüneyim, hep şükredeyim, işe şuna buna canımı sıkıp üzülmeyeyim, hayatta en önemlinin ne olduğunu biliyorum da daha sık hatırlayayım diye.. kapattım çekmeceyi, iç huzurunu bulmuş olarak ama pasaportu bulamadan:))
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
çok güzel anlatmışsınız. hepimiz şöyle veya böyle değişik süreçlerden geçiyoruz. çocuklarımız sağlıklı olsunlar, bunların hiç önemi kalmıyor.
YanıtlaSilkendinize iyi bakın.
sevgiler
gorki
aynen öyle..sık sık düşünmeli ve vara yoğa can sıkmamalı.. sevgiler..
YanıtlaSil