takıntılıyım.. detaycıyım.. pimpirikliyim.. kötümserim.. genelde bardağın boş tarafını görürüm..kafama birşeyi yazdımsa herşeyin kafamda yazdığım şekle uymasını isterim.. uyması için zorlarım.. kendimi yorar, yıpratır, bitiririm.. endişelendiğim şeyler başıma geldikcede, sakınan göze çöp batar demem, bak ben dememişmiydim der dururum.. adeta kendi kendimin sağlamasını yapar gibi..
ara sıra etrafıma baktığımda görürüm ki rahat insanlar rahat rahat yaşayıp gidiyorlar, kafalarına birşey takmıyorlar ama ben onların yerinde olsam kafama takacağım şeyler de onların başına hiç gelmiyor.. kendini ne kadar rahat bırakırsan o kadar stressiz yaşayıp gidiyorsun..
emirin bir arkadaşı ve eşini kızları ile beraber yazlığa davet etmiştik haftasonu için, allah biliyor ya, gelmezler ama teklif edelim fikrindeydim plan yaparken, başka uygun zaman yok gibiydi, kızları Mira'dan 4 ay küçük, şipşirin bir kızdı, Mira'nın doğumgününde güzel oynamışlardı, yazlık konusunun birkaç kez sözü edilmişti ancak eş karnı burnunda hamile idi.. detaycı, tedbirli ve takıntılı tarafım aldı sazı eline, yok canım daha neler, istanbuldan uzaklaşmak, hem de sağlık hizmetlerinin sağlık ocağı mertebesinde verildiği bir coğrafyaya hem de hiç bilmediğin bir ortama 8 neredese buçuk aylık hamile olarak gitmek, 1 saat denizotobüsü ile ve ardından araba ile yine 1 saatlik yolculuğu göze almak.... geliriz dediler!!! işte kafamdaki hiçdurmayan terazi olayı tartmaya başladı, işte bu diye bağırdı durdu, sen herşeyi kurcala dur, herkes rahat, rahat isen hayat da rahat.. gelirler, güzel bir haftasonu geçiririz beraber, sen aman üst katta oda vermeyeydik merdiveni çıkarken inerken birşey olmaz inşallah, ama alt katta da oda yokki diye düşünüp dururken zaman geçer gider sen yine taktığınla kalırsın derkeeeeeennnnnn pazar sabah bir kalktık, doğum başlamış.. doğumun olabileceği en yakın yere 40 dakikada ulaşıldı, 10 dakika sonra bebiş hayata merhaba dedi, baba mağazaların açılmasını bekleyip anne ve bebe için kıyafet alışverişi yaptı, büyük bebe bizimle kaldı, akşam evlerine gitme planları dur canım pazar akşamı ne düşeceğiz yazlıkcıların arasına sabaha döneriz İstanbula denilerek değiştirildi, hayat mutlu mesut devam etti..
ben mi? ben yine düşündüm durdum, endişe duyduğum konular başkalarının da başına gelebiliyormuş, endişelenmek boşuna değilmiş, rahat olsan da takmasan da takmadığın konular gerçeğe dönebiliyormuş, maharet beklemediğin olayları da aynı rahatlıkla karşılayabilmekteymiş, zira ben oğlan hiç yokken başkayer doğumlu oldu, ya doğum fotoğrafı, e ama bebek şekerleri, kapı süsleri nerede.... sorularını sıralarken baktım hiiiiççç böyle bir endişe de yok, endişe yine sadece bende.. ben iflah olmam.. itiraf ediyorum ben iflah olmam... sevgili faruk ve özlem hep böyle kalın, söz ben de bundan sonra deneyeceğim:))
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
aha super hikayeymiş, o anneyle tanışmak isterdim :))
YanıtlaSilbenim tanıdığım kadarı ile bir plan ve program üstadı olan banu da iflah olmazdı bence;)
YanıtlaSilsevgiler..