hayatımıza insanlar girer, kimi gelir kalır, kimi gelir gider, ama gerçekten gider, hatta istersin gitmesini, kimisi ise gelir ama istenmeden gider, gitmesin istersin ama gelişme budur, gitmek zorundadır, sözler verilir, hiç kopmayalım hep konuşalım,görüşelim denir ama bilirsinki eninde ya da sonunda kopacaksın..dün böyle bir arkadaşımdan ayrıldım, bu noktaya gelişimiz de bir parça değişikdi, en azından hayatın olağan akışına göre.. yabancıydık, sonra rakip olduk, sonra ast üst, ama sadece kağıt üzerinde, aslında hep birdik.. ve ben çok sevmiştim onunla bir olmayı...siz bizden, bey hanıma, oradan da sen ben'e geçtik.. tanıdıkca daha çok tanımak isteyeceğin, görüntüde kapalı ama aslında bir eisberg gibi görünmeyen kısmı görünenden çok daha büyük, içinde çeşitli renkler, şekiller, incelikler barındıran.. aslında çok bilen ama bunu göstermeye hiç ihtiyaç duymayan, sadece kendi isterse gösteren istemezse gizli tutan... ve gerektiğinde ağlayabilen, yumuşak yürekli olan ve işin güzeli bunu göstermekten gocunmayan.. benim için önemlidir, bir erkek istediğinde, içinden geldiğinde ağlayabiliyorsa gocunmadan çok kıymetlidir benim için, bir kriterdir aslında..dostluk adına, değer vermek adına, gerçek samimiyeti yakalayabilmek adına..şimdi arkadaşım iş hayatında başka bir yöne yelken açıyor, bana da ona şans dilemekden başka bir yol kalmıyor.. büyük gölgeleri olan küçücük insanlara kızmak dışında..
işte böyle.. biraz mutsuz, biraz buruk, biraz stresliyim.. hem güncelimden, hem klasik her yıl sonu yaşadığım buruklukdan.. miniğimin yılbaşı partisi vardı bugün, onu kostümü ile fotoğraflayamadan çıktım sabah evden, " miya çok tatlığğğ .." diyerek giyinmiş ve gitmiş partisine, ben evden çıkarken daha uyuyordu, hatta mira'nın deyimi ile güneş bile uyuyordu.. bense büyük gölgeli küçük insanlara hazırlanmak zorundaydım.. hayat bu..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder