bir sürü 14 şubat hatırlıyorum.. kırmızı güllü, hediyeli, başbaşa yemekli, abantta lapa lapa karlı, kardan yollarda kalmalı ama ne pahasına olursa olsun programa uymalı, emiri tanıyanların iyi bildiği nasılsa yer bulunur modeli bir rahatlıkla başlayan saat ancak 23.00de, o da hep gelen müşteri nazı ile masa konularak yer bulunmuş 23.30 da balığa başlanmış Deniz geceleri, ben mesaide emir elinde oyuncaklı, hediyeli benim ofisde günleri,bunun gibi birsürü.. evet belki hazırlıksız, belki kırmızı güllü 14 şubatlar unutulacak ama şimdilik üç tanesi unutulmama garantili... bir,ikinci sevgililer günümüz, istanbul kar kıyamet hem de yolları kapatırcasına, biz yollarda ve nihayet abantta..kar boyumuzda.. iki, karnımda minik kızımız, henüz adı bile yok, boğazda dilenci vapuru ile sabahtan akşama süren tur, babanın yerinde yenilen balık,
veeeee üç.. ve en kıymetli, artık biz de üç, artık iki sevgilili, hediyemi kızımın elinden aldığım bugün.. tüm gün başbaşbaşa:))
artık sevgilim iki, ikinizi de çok seviyorum..
günün özetimi?? evde başlayan sabah, babayla oyun.. anneye çıkartılan dil, ve yapılan naz.. arabada uyku.. madodan dondurma..ademden balık..
14 Şubat 2010 Pazar
8 Şubat 2010 Pazartesi
Mira 8 aylık..
günün ilk dakikaları.. bugün yoğun bir haftabaşı olacak benim için, o nedenle telaşa kapılmadan güne dair kısacık üç beş not..
Mira tam 8 aylık, kilosu 9.060 gr, boyu 70 cm, baş çevresi 46,5 cm.
iki ufak dişimiz var, ilki 30 ocakda patladı, 1 şubatta çıkmıştı,
ikinci onu izledi,yarık, patladı derken iki gündür artık onun da ufacık sivriliği belirmeye başladı..
bugün ilk defa kahvaltı etti, peynir, bebek ekmeği, pekmez ve anne sütü ile.. aaa bir de portakal suyu..
kıymalı sebze püreleri, meyve püreleri ve benim evde yaptığım yoğurt aynen devam, balık iki kez yedi, daha doğrusu ilk sefer denedi diyelim, allah için yedi diyemeyeceğim, ama ikinci kez hakkını yemeyeyim, iyi bir performans gösterdi..
meyve olarak en çok armut ve muz yiyor, bağırsak dengesine göre ayarlıyoruz..
bir kez kivi yedi, alerji yapınca hemmen kestik.. meyve süzgeci ile kendi kendine portakal veya mandalina yemeye bayılıyor..
artık ismini çok iyi tanıyor, benden ayrılmayı çok takıyor gibi gözükmüyor, hafta başı üç başbaşa gün ardından biraz mızıyor, ama perşembeye doğru akşamları şehnazı gördüğü an onun kucağına gitmek için zıplamaya başlıyor..
evet kabul bu anlarda biraz cız yapıyor içim ama hemen kendime geliyorum.. realist taraf devralıyor işi ve böylesi daha iyi, o mutlu olsun diyor..
etrafı ile son derece ilgili Mira, herşey ilgisini çekiyor, herşeyi ağzına almayı istiyor, televizyon kumandası yine vazgeçilmez oyuncağımız..
sesler, çığlıklar, ufak heceler bir de ilgimizi çeken yan dönen dili.. bunun genetik bir özellik olduğunu öğrendim, kime çekmiş bilmem.. anne ve babada yok çünkü.. şehnaz, çabuk konuşacak ondan diyor:)
henüz emeklemiyoruz, istediği bir nesne de olsa ulaşacağı yerde, bizimki işveli cilveli bakışlar, gülüşler ve çeşitli şirinlikleri tercih ediyor emekleyip de kendini yormaya, hele baba civarda ise sen bu işi olmuş bil:)
7 Şubat 2010 Pazar
kızımla üç gün hiç ayrılmadan başbaşa:)
şu aralar haftanın en sevdiğim günü perşembe, günün en sevdiğim anı ise 18:00 civarı.. çünkü günlük süt izinlerimi herhafta cuma günü tam gün izin olarak kullanıyorum, ve bu cumaların başlangıcı olan perşembe akşamlarını çok ama pek çok seviyorum.. tabi tüm işler alışveriş, bakım, gezme, misafir ağırlama bu boş günlere denk getirildiği için çok yoğun geçiyor ve ben bu günlerde heranım Miram ile geçsin istediğimden başka şeyler yaparken acaip suçluluk duyuyorum.. bu haftaya hiçbirşey planlamadım, varsın alışveriş de bakım da beklesin dedim.. çünkü minik melek 8 şubat pazartesi tam 8 aylık oluyor ama ben o günün ne kadarını onunla geçireceğimi bilemiyorum.. geçen haftada yeteriyle misafir ağırlamış olmaktan yorgun, hafta içi perşembe dışında saat 21:00 den önce eve gelememekten dolayı acaip özlemiş, hatta bir akşam eve gelişim 22:30 u bulduğundan uyumuş mis kokulu bebeğimi sadece odasında koklamış olmanın özlemi ile üç gün sadece Mira ya ait olsun kararını çoktan vermiştim..
cuma günü ablam ve kızlar ile acaip güzel eskilerden kalma bir gün geçirdik, niye mi? çünkü bu sene Müge yi görmek mucize, Mine yi görmek şans bir sene geçirdiğimizden uzun saatleri beraber geçirmek tarihte kaldı.. cumayı uzun anlatacağım, fotoları kameradan alabildiğim an..
şimdi konumuz cumartesi.. sabahı yazdım, önce doktor, sonra pazar.. ardından eve geldik, şehnaz ın izin günü olduğu için o çıktı, babamız da işe gidince kaldık başbaşa.. ohhhh ben de bunu istemiştim ya.. yeni aldığımız mama sandalyesinde ilk heves oturuşları sonrasında, önce otobüs, sonra oyun parkı derken bizimkinin canı sıkıldı, hadi dedim ayna ile oynayalım..
ara koridora yere kuvvetli birkaç parça serdikten sonra yayıldık üzerine.. Mira oldum olası aynaya bakmayı çok seviyor, gelişmesine paralel önerildiğinden beri de özellikle ayna önünde bolca vakit geçiriyoruz.. önce uzun uzun kendini seyretti,
derkeeeen fotoğraf makinası farkedildi.. annneeee ben de dercesine ilgi aynadan hemen kopup makinaya odaklandı..
olmaz Mira, bak topu attım Mira, hadi topu yakala Mira derken kıvrılan dudaklar, dolan gözler, üçkağıtçı ağlama seansımız hazır:)
bu sahte gözyaşları bizi koyun koyuna tam 4 saatlik bir uykuya taşıdı, babamız yoldan defalarca arayıp telefon açılmayınca heyecanlanmış ama biz minik melek ile acaip güzel uyuduk.. sonra da kalkıp Ademe balığa gitmek üzere yola düştük.. Mira ikinci balık denemesinde daha sıcaktı çok şükür.. zira bizim balık sevmeyen bir kızımız olmasını düşünemiyorum bile..
işte böyle.. bugün de aynı lezzette bir ev hali ile geçti gitti.. darısı haftaya üç günün başına inşallah..
cuma günü ablam ve kızlar ile acaip güzel eskilerden kalma bir gün geçirdik, niye mi? çünkü bu sene Müge yi görmek mucize, Mine yi görmek şans bir sene geçirdiğimizden uzun saatleri beraber geçirmek tarihte kaldı.. cumayı uzun anlatacağım, fotoları kameradan alabildiğim an..
şimdi konumuz cumartesi.. sabahı yazdım, önce doktor, sonra pazar.. ardından eve geldik, şehnaz ın izin günü olduğu için o çıktı, babamız da işe gidince kaldık başbaşa.. ohhhh ben de bunu istemiştim ya.. yeni aldığımız mama sandalyesinde ilk heves oturuşları sonrasında, önce otobüs, sonra oyun parkı derken bizimkinin canı sıkıldı, hadi dedim ayna ile oynayalım..
ara koridora yere kuvvetli birkaç parça serdikten sonra yayıldık üzerine.. Mira oldum olası aynaya bakmayı çok seviyor, gelişmesine paralel önerildiğinden beri de özellikle ayna önünde bolca vakit geçiriyoruz.. önce uzun uzun kendini seyretti,
derkeeeen fotoğraf makinası farkedildi.. annneeee ben de dercesine ilgi aynadan hemen kopup makinaya odaklandı..
olmaz Mira, bak topu attım Mira, hadi topu yakala Mira derken kıvrılan dudaklar, dolan gözler, üçkağıtçı ağlama seansımız hazır:)
bu sahte gözyaşları bizi koyun koyuna tam 4 saatlik bir uykuya taşıdı, babamız yoldan defalarca arayıp telefon açılmayınca heyecanlanmış ama biz minik melek ile acaip güzel uyuduk.. sonra da kalkıp Ademe balığa gitmek üzere yola düştük.. Mira ikinci balık denemesinde daha sıcaktı çok şükür.. zira bizim balık sevmeyen bir kızımız olmasını düşünemiyorum bile..
işte böyle.. bugün de aynı lezzette bir ev hali ile geçti gitti.. darısı haftaya üç günün başına inşallah..
6 Şubat 2010 Cumartesi
Mira pazarda..
Mira altı aylık olup katı gıdaya başladığından bu yana onun için hazırladığımız yemekleri hep organik diye satılan sebzelerden yaptık, meyvesini organik yedirdik.. allah için organikliği kısmına tüm gönlümle inanamayacağım ama neticede seralarda bir gecede büyüyen meyve, sebze olmadıklarından emindik.. Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde yetişmiş, şekilleri itibariyle hormonsuzluklarını belli eden kimisi çirkin denilebilecek şekilli meyve sebzeler alıyorduk.. ilk başlarda evimize yakın olan akatlar serente ve arnavutköy balzey den sırf Mira için alışveriş ettik.. sonra hamileliğimin başından beri gitmek isteyip kısmet Mira'nın 6. ayı olan Feriköy Organik Pazarına şeytanın bacağını kırıp bir cumartesi sabahı gittik..madem bu işe alıştık bari hepimiz pazardan yiyelim dedik.. Emir çok sever pazar alışverişini, meyve sebze almayı, seyahatlerde yollarda yol kenarlarında satılan meyve, sebzeyi sever durur.. aaaa biberlere bak, yaaa kavun alsakmı, offf kirazlara bak şeklinde iştah dolu cümlelere ben aynı iştahla cevap verecek olsam eminim yollar iki katına çıkar, ama ben pek sevmem dur, in, alışveriş et, köy göçüyor ölçüde bol eşyalı seyahat bagajına ezilmeyecek şekilde yerleştir, ayağının altına koy falan da filan..
aslında belki de çocukluğumdan kalan birşey bu allah rahmet eylesin halam da babam da severdi uzun yolda alışverişi veya pazar alışverişini.. eskiden Emirgan da çocukluğumun günlerinde her salı pazara gidilirdi, hala kurulurmu bilmem Emirgan da pazar.. ya da Konya nın pazar sabahlarına büyükbabamın veya babamın pazar alışverişine uyanırdık..
uzun lafın kısası meyve, sebze pazarında gezmeyi de alışverişi de çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim.. ama cumartesi sabahlarına alıştığımızdan beri hiç kaçırmamaya özellikle dikkat eder oldum Feriköy pazarını.. neredeyse son iki aydır birtek çok kar olan cumartesi dışında her hafta sonu gittik, hatta karlı haftasonu Emire uysam aynı pazarın devamı olarak pazarları Kartal da kurulana gidecekti de kar lastiğimizin olmaması bizi kurtardı:)
bu sabah önce Mira nın mutad kontrolü için doktorumuza gittik, sonra da ver elini Feriköy.. Mira yolda uyuduğu için ilk turu babamız yaptı, bu arada güneşde sera olmuş arabamızda Mira ve ben azıcık kestirdik.. sonra biz de başladık turlamaya..
Mira yine önce dondu kaldı, sanırım soğukdan oluyor..
önce donup kalıyor, ne gülücük ne ses ne soluk.. yüzü kıpkırmızı oluyor, güzel yanakları buz gibi.. sonra yavaş yavaş açıldı, etrafa gülücükler, çığlıklar..
en çok eline kaptığı havucu geri alırken zorlandık..tavşan kostümünden olsa gerek..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)