şu aralar haftanın en sevdiğim günü perşembe, günün en sevdiğim anı ise 18:00 civarı.. çünkü günlük süt izinlerimi herhafta cuma günü tam gün izin olarak kullanıyorum, ve bu cumaların başlangıcı olan perşembe akşamlarını çok ama pek çok seviyorum.. tabi tüm işler alışveriş, bakım, gezme, misafir ağırlama bu boş günlere denk getirildiği için çok yoğun geçiyor ve ben bu günlerde heranım Miram ile geçsin istediğimden başka şeyler yaparken acaip suçluluk duyuyorum.. bu haftaya hiçbirşey planlamadım, varsın alışveriş de bakım da beklesin dedim.. çünkü minik melek 8 şubat pazartesi tam 8 aylık oluyor ama ben o günün ne kadarını onunla geçireceğimi bilemiyorum.. geçen haftada yeteriyle misafir ağırlamış olmaktan yorgun, hafta içi perşembe dışında saat 21:00 den önce eve gelememekten dolayı acaip özlemiş, hatta bir akşam eve gelişim 22:30 u bulduğundan uyumuş mis kokulu bebeğimi sadece odasında koklamış olmanın özlemi ile üç gün sadece Mira ya ait olsun kararını çoktan vermiştim..
cuma günü ablam ve kızlar ile acaip güzel eskilerden kalma bir gün geçirdik, niye mi? çünkü bu sene Müge yi görmek mucize, Mine yi görmek şans bir sene geçirdiğimizden uzun saatleri beraber geçirmek tarihte kaldı.. cumayı uzun anlatacağım, fotoları kameradan alabildiğim an..
şimdi konumuz cumartesi.. sabahı yazdım, önce doktor, sonra pazar.. ardından eve geldik, şehnaz ın izin günü olduğu için o çıktı, babamız da işe gidince kaldık başbaşa.. ohhhh ben de bunu istemiştim ya.. yeni aldığımız mama sandalyesinde ilk heves oturuşları sonrasında, önce otobüs, sonra oyun parkı derken bizimkinin canı sıkıldı, hadi dedim ayna ile oynayalım..
ara koridora yere kuvvetli birkaç parça serdikten sonra yayıldık üzerine.. Mira oldum olası aynaya bakmayı çok seviyor, gelişmesine paralel önerildiğinden beri de özellikle ayna önünde bolca vakit geçiriyoruz.. önce uzun uzun kendini seyretti,
derkeeeen fotoğraf makinası farkedildi.. annneeee ben de dercesine ilgi aynadan hemen kopup makinaya odaklandı..
olmaz Mira, bak topu attım Mira, hadi topu yakala Mira derken kıvrılan dudaklar, dolan gözler, üçkağıtçı ağlama seansımız hazır:)
bu sahte gözyaşları bizi koyun koyuna tam 4 saatlik bir uykuya taşıdı, babamız yoldan defalarca arayıp telefon açılmayınca heyecanlanmış ama biz minik melek ile acaip güzel uyuduk.. sonra da kalkıp Ademe balığa gitmek üzere yola düştük.. Mira ikinci balık denemesinde daha sıcaktı çok şükür.. zira bizim balık sevmeyen bir kızımız olmasını düşünemiyorum bile..
işte böyle.. bugün de aynı lezzette bir ev hali ile geçti gitti.. darısı haftaya üç günün başına inşallah..
7 Şubat 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder