17 Eylül 2011 Cumartesi
Gez dünyayı gör Konya'yı..
Konya'da doğmuşum.. Mira'dan küçükmüşüm İatnbul'a taşındığımızda.. Emirgan'da büyümüşüm ama her yaz mutlaka gelmişiz Konya'ya..hatta sene de bir ay veya daha fazla.. okullar tatil olunca, babam da kendi işini yaptığından, anneannem ile büyükbabamın bahçeli evinde toplanmak bir gelenek gibiymiş.. çok şey var hatırladığım o günlerden, en başta şu anda aramızda olmayan aile büyüklerimiz.. canım anneannem ve büyükbabam..hem o zamanlar günler nasıl hızlı ama aylar, yıllar nasıl ağır geçerdi.. biliyordum yaşlandıkca bunun terse döneceğini..
bahçeler, oyunlar, sıcacık pideler, simitler, fener alayı, fuar, bahçede kahvaltı, asma, asmada gezen kertenkeleler, tel dolap, çıkmaz sokak, havuz, harmanbiç, boya fırçası, yüklük, odun sobası kokusu,bordo sırtlı saman dolu yastıklar, bunları divana dayayıp yere kayarken sürtünen acıyan kaba etler, çalan dış kapı, kapıyı açma düzeneği, kapıdaki sivri taş, üzerinde oturup cağra içen nine, pırpır, alaaddin, söğütlü, baraj, sille, dyo boya kataloğu, siyah lastik şeklinde pirelli kül tablası,dam, yorgana sarınıp uyumak, izbe, kerpiç duvarda yürüyen yeşil koskocaman tırtıllar,öğleden sonra gezmesi, meram, kanallardan akan su, dayının evinde alt salondaki havuz, o salonun sadece orada olan ve sonra şu yaşıma kadar benzer koku ile bana o yılları hatırlatan plastik kokusu,anneannemin gardropunun kokusu, o şeker kutusu, medar, üç tekerli bisiklet,................ hiç duraklamadan aklıma ne geldiyse yazdım, okumadan, durmadan, ilişki kurmadan,bu her bir virgül arası ile ilgili ayrı ayrı sayfalar yazabilirim ama şimdi değil sonra, ve bunlara yüzlerce ekleyebilirim,evet Konya'dayım.. çocukluğumun Konya'sında yukarıdakiler ve yazılmayan yüzlercesi vardı.. şimdi kızımla Konya'dayım.. özlediğim öyle çok şey var ki, pek çok şey eskisi gibi değil, böyle anlarda çok pişman oluyorum bu kadar geç anne olduğuma, o güzel insanlar ile kızımı tanıştıramamış olmama, o geniş aile sofralarına beraber oturamamış olmamıza, anneannemin sadece bizim için geçerli toleransı, büyükbabamın yüzüme batan sakalları, babamla silleye gitmek, halamla öğleden sonra beş çayına gitmek, ninenin akını çekmek, dedenin bastonu, hacıannenin kibar sesi ve daha niceleri.. nurlar içinde uyuyun.. sizleri çok ama çok özlüyorum.. evet ben kızım için aynı şeyi söyleyemeyeceğim çünkü sizleri hiç tanıyamadı..
o gardropda aynı koku yok artık, o anneannemin tiril tiril beyaz bohçalarının arasında Mira'nın fotoğrafını çektim dün..ne çok isterdim yanında anneannem de olsaydı..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder