31 Ekim 2010 Pazar

Yaşam hergeçengün daha zor..

Sema ve Hakan ile neredeyse 6 aydır görüşmüyorduk, geçende Sema aradı, görüşelim diye.. Mira'yı görmek isterlermiş..tabi bizi de.. pazara diye sözleştik, sabah Mira nın Mohini My Gym de dersi vardı, oradan Taksime devam ettik, plan Beyoğlu Midpointte buluşmak idi, meydanda bir kalabalık, hiç rahatsız olmadık, yağışdan yapılamayan ertelenmiş 29 ekim kutlamalarından biri daha dedik, Odakule ye doğru yollandık, oraya parkedip İstiklale vurduk kendimizi..Mira uykuda, arabasında İnci ye kadar yürüdük, babaya çizgi çikolatalı bisküvi almaya, o sırada duyduk bomba patladığını konuşmalardan.. keyfimiz kaçtı, korktuk, buluşma noktası Midpoint olmasa da caddenin başında olsa idi hep yaptığımız gibi Kazancıya parkedip pekala da patlama sırasında bizde oralarda olabilirdik.. bu sadece biz iyiki orada değildik ama olabilirdik keyifsizliği değil, daha geçen gün polisler Mini Cooper kullanıyor konuşmamıza konu arabalardan biri kan içinde, bir pazar sabahı, tatil gününü yaşamak isteyen bir dolu İstanbullu, bir tarafta işini yapan polisler, cadde boyu bir çoğunu gördüğümüz korkmuş turistler.. yaralılar için endişe, bir insanın kendisini bomba olarak patlatabileceğine inanamama ve inancın, bağlılığın gücüne dair korku, çocuklarımıza böyle bir dünya bırakmanın endişesi.. keyfimiz kaçtı..

kızım bugün yürüdüğünün farkına vardı:)

Mira ilk ayaklandığı günlerden beri müthiş temkinli ve kontrollü bir çocuk, ya bundan ya böyle olması gerektiğinden yürümekte gecikti, aslında bir süredir laf olsun diye destek alıyor ama o laf olsun destek olmadan da yürümek istemiyor, ta ki yaklaşık bir hafta on gündür salonda sehpadan kanepeye etapları yüzünün akı ile atlatana kadar, en son perşembe geceki serbest yürüyüşten sonra bugün, yani gecesini yaşadığımız günün gündüzünde, beni hayretler içinde bıraktı.. tüm gün dışarıdaydık, yaklaşık 2,5 saat babasının kucağında uyudu, biz kapalıçarşıda dolaştık o babasının kucağında rüyalara daldı, bu zorlu etap sonunda yorgunluktan ayakta duramayan bir baba ve ekstra enerjiden yerinde duramayan bir Mira ile geri döndük eve, akşam kızlarla buluşacaktım, yorgun ve kas çalışmış baba evde yatmak ve film seyretmek istedi, kızların birinin kocası maçta, birinin de kocası olmadığı için bizim buluşma aynen kızlar buluşmasına döndü.. Mira ile ufak bir üst baş düzeltmesi neticesinde kendimizi Bebek Midpointte bulduk, aman allahım benim küçük cadı meğer bugünü beklermiş hiç ama hiç ama hiiiiçççç oturmadı, sanki o elden ele hatun o değil, bir yukarı bir aşağı, bir yukarı bir aşağı, o önde ben arkada, herkesin aylardır söylediğini bugün net olarak anlamış bulunuyorum, mobil Mira ile hayat bol ayak, bol bel ağrısı olacak gibi..

29 Ekim 2010 Cuma

e hadi bakalım..

yazmamak çok kötü..günceli kaybediyorsun, günceli kaybedince hiçbirşey yazılacak kadar önemli olmuyor, dur şimdi daha şunu bile yazamadım derken öbürsü kayıp gidiyor, tatsız.. artık yazacağım..kızım bu üç beş ayı sormasın sonra bana hepsinden ufak ufak yazılacak şeyler var, hepsini yazacağım..
Mira'cığım uzun zamandır sıralıyor, yürüyor, hatta iki elini tutunca depar atıyor.. ağustostan beri tek elini tutunca da depar atıyor, ama öyle temkinliki tutunmaktan bir türlü vazgeçemiyor, neredeyse bir aydır sehpa ile kanepe arası, babadan anneye minik minik yollar alıyordu, dün diyeceğim çünkü artık yeni gün, dün akşam uzun uzun yürümeye başladı yardımsız.. biraz okumaya başlamıştım neden böyle gecikti diye, örnekleri pek çok.. kiminin birşeyi önce birşeyi sonra, çocuklar başka başka.. ama hep yazılmış geç yürüyenler hep dikkatli, temkinli, bu nedenle büyük düşüşler yaşamadan atlatıyor bu dönemi, du bakalım bizim fıstık ne zaman evde fır dönmeye başlayacak.. başımıza geleceği bilmezmiş gibi bekliyoruz..