28 Aralık 2012 Cuma

2013 Yılbaşı partisi..

Seneler geçiyor, kızım büyüyor.. bu senenin yeni yıl partisi de bugün yapıldı.. şirin mi şirin kılığı ile Mira çok tatlıydı.. umarım 2013 de Mira kadar güzel olur..

24 Aralık 2012 Pazartesi

Unutmayalım diye..

Miranın daha küçük ve kısmen biraz daha güncel konuşmalarından bir demet;

anneeee geldik miyiz? - anne geldik mi?

annee yazlına gidelim. - anne yazlığa gidelim

oldu mu mira'cım? - hayıy anne oldu değil..

baba benimle uyar mısın? - baba benimle uyur musun?

yeni bakıcısına sesleniyor. kızın adı olya.. heeyyy cooorcc..cooorrcc.. şaşkın suratları görünce kafası karışıyor? ben ne dicektim sana??

renkleri sayıyor.. tuyuncu..kıymızı.. kapperengi.. açık mavi.. kapalı mavi.. yeşil..sarı..

acaağbağ bu nedir?

teyzesi ile saklambaç oynuyor... teyziiii neydeşiiinn???

anne sen neden eve gelmeyi unutuyorsun? ... yoğun bir çalışma döneminde eve gittiğimde ve evden çıktığımda hep uyuyor olduğundan beni göremeyince gün içinde telefon ile bana hesap soruyor.. ve ekliyor
anne sen eve gelmeyince ben üzgünüyorum..

anne panço kabanın düğmelerini ilikleme stresine karışan arkadaki arabaları bekletiyorum hem de çok soğuk üşümesin stresinde iken düğme elinden üç kere kayınca derin bir nefes veriyor Mira'dan cevap ; anne ben uslu bir çocuk gibi hiç hareket etmeden duruyorum ama sen yapamıyorsun..

benim teyzeme telefonda nasıl hastalandığını anlatıyor;  apper teyze ben yarın kusmuştum.. annnem vitamin verdi..

kimka .... Mira'ca penguen demek..

seyahat öncesi bayram çikolata alışverişi sırasında kendisine para çikolata seçiyor, araba koltuğuna kurulup yemeye başlıyor, az sonra ben sert bir fren yapınca çikolata kutusu elinden kayıp dökülüyor; Mira'dan konuya getirilen yorum: Anne sen arabaları hızlı kullandığın için düştü bu, sonra bana arabamı kirlettin deme sakın!!!
bu konuşmadan az sonra kucağında kalan üç beş çikolatayı açmaya uğraşıp sıkılan Mira'dan ikinci yorum; Anne bırak şu arabayı kullanmayı, şu çikolataları aç, parmaklarımın ucu yoruldu...

Mira öksürüyor.. yaptığım ballı ıhlamuru, benim çay içmeme özenip o da çay içmek istediği ben de sınırlı çay içirdiğim için gelişen sempatisini kullanarak içirmeye çalışıyorum.. Mira'cım bak sana tatlı çay yaptım, hadi gel iç.. Mira'dan ilk yudumdan sonra gelen cevap.. Anne bunun tüyleri var, biliyorsun değil mi?

Babasını sevdiğine karar verdiğinin açıklaması; Baba ben seni artık seviyorum, eskiden sadece annemi seviyodum artık seni de seviyorum....   ??!!! ne tesadüfki babası onunla saklambaç ve yatakta zıplama oynadıktan sonra bu karar şekillenmiş:))

Mira'dan teyzesine ilanı aşk; ben teyzemi çok seviyorum, o çok eğlenceli, hem de bana güzel şeyler alıyor, pijama, bebek, süpriss yumurta, eevvv:))

anne gülüsleee... anne hadi gülüslee.. - Mira fotoğraf çekiyor ve gülümsememi istiyor..




18 Aralık 2012 Salı

hoşuma gitti..

Pasaportunu saymazsak ilk resimli kimlik kartını aldık Mira'nın.. pasaport için dili gözükmesin, dişi gözükmesin, az gülsün, çok ciddi olsun vs uyarıları ile çekilen resmi ne yapacağını şaşırmış 1,5 yaşında bir Mira'cığı yansıtadursun, en son derste jimnastik hocasının verdiği kimlik kartı pek sevindirdi Mira'yı.. benimde edi büdü ile kolkola Mira görseli hoşuma gitti, kayıtlarda kalsın istedim:)))

17 Aralık 2012 Pazartesi

İlk portfolyo sunumu..

Mira'nın ilk portfolyo sunumu vardı.. ne menem bi şey bu portfolyo sunumu diye bekleyip durduk.. sadece anne ve baba davetliydi, sunumu kuzucuk yapacaktı.. hem türkçe hem ingilizce iki etap halinde yapılacaktı.. bildiklerimiz bunlarla sınırlı idi.. randevu saatinde okuldaydık, 15.12.2012 saatler 11.30 u gösterirken..
sırasını beklerken okul müdürü ve eğitim direktörü bekleyen çocuklara kitap okudular.. bizimkiler ve bizler hafiften gevşedik.. ay aman ben uyuyacağım şimdi derken:) sıramız geldi, sınıfa girdik.. Mira'nın dönem başından bu yana yaptıklarından bir grupdu bizim için hazırlanan, resimler, şekiller, objeler, ne çizdim, ne yazdım, ne gözüküyor ama aslında ne şeklinde:) Mira bizlerin varlığından biraz utanmış gibi davrandı, pek anlatmaya istekli davranmadı, sınıf öğretmenleri türkçe ve ingilizce sunumlarda kendisini biraz bilgi vermeye zorlayadursunlar bizimki konuyu üç beş kelime ile geçiştirdi.. sık sık eline bir etkinlik alıp ardına saklanmaya çalıştı.. evdeki dilli düdük oldu bir dut yemiş bülbül:) neyse fazla üstelemedik, resimlerini, kil uçağını, makarna kolyesini ve dahi pek çok şirinliği koyduk çantamıza çıktık okuldan.. Mira ile geçen heran gibi çok keyifliydi.. minik kuzum benim:))



13 Aralık 2012 Perşembe

Etme bulma dünyası:))

Bilen bilir ağustosböceği gibi gezip, geç evlenip, ağustosböcekliğine devam edip geç doğurup geç çocuk sahibi olan bir çift olarak en temel iki özelliğimiz çocuklarının faaliyetleri peşinde koşan arkadaşlarımız ile dalga geçmek ve ikincisi ise birbirimize birebir uyan yabaniliğimiz idi..

ikinci özellik ile başlayayım, yıllar boyu gittiğimiz tatillerden, Club Med gibi, insanları biraraya getirmeye, sohbete, arkadaşlığa zorlayan pek çok lokasyon da dahil olmak üzere sıfır iletişim, sıfır muhabbet ile dönen bir çift olarak bu soğuk kalemiz Mira ile yıkıldı.. artık tatil, seyahat, sosyalleşme vaadeden her ortamdan muhtelif iletişimler ile döner olduk ve çocuğun nasıl bir iletişim aracı olduğuna inanamaz haldeyiz.. şikayetçimiyiz? hayır, değiliz.. yaş gereği de olabilir doğrusu iyi geldi..
ilk özelliğimize gelince bizim çocuksuz, arkadaşlarımızın çocuklu olduğu yıllar boyu herhaftasonu organizasyonunu bölen muhtelif bale, basketbol, jimnastik, dans, yüzme dersleri ile dalge geçtik durduk.. oradan oraya koşturan, sabahın köründe yollara düşen anne ve babalara bilmiş bilmiş ..."amaaaaan bitmedi sizin şu olimpiyat hazırlıklarınız!!!..." dedik, güldük geçtik.. ne mi oldu? an itibariyle " etme bulma dünyası " lafı suratımıza çarpmaya başladı.. üç haftadır jimnastiğe başladık, her pazar sabah saat 09.15 itibariyle başlayan derse yetişebilmek için sabah uyanmak ve dahi akşam vakitli yatmak tarzı takipler yapar olduk, ev Levent'de, ders Bahçeköy'de, ders öncesi en azından Mira kahvaltı etmiş olmalı.. Mira hernekadar sabah uykusunu çok sevmese de afyonunun geç patlaması, bizim ise uyuyabileceğimiz yegane sabahımız olması konuyu biraz içinden çıkılmaz yapsa da, pes etmek yok, vageçmek ise hiç yok..





ve bittabi şimdi susarak yorumları dinlerken, aynı zamanda Maya'nın annesi, Ilgaz'ın babası, Selin'in annesi tarzı muhabbete açık ortamların da içinde bulunmaktayız.. gururla açıklarız:)))

4 Aralık 2012 Salı

Minnoş, Samet, Didi, Benjamin ve herkesden selam var:))


Canım Ezel'im dünkü posta cevap yazmış, herkes adına selamlar yollamış, pek sevindim.. hemen aşağıya ekledim.. iyi ki varsınız hayatımızda, tüm kızlarını, torunlarını, önce seni sonra tam 33 yıldır hayatıma kattığın herkesi, denizimi, burcumu, ziyacığımı, didiyi, minnoşu, sameti, hepinizi çok seviyorum, seviyoruz, canım benim, bitanecik ezel teyzemiz..




Bizi anlatmis Alosum blogunda.

Mira’ya cok iyi gelecek hepsi; Ayicik, Ege ve Maviyi kutlarim ve yanaklarindan operim.


Bizim ailemiz de gitgide genisliyor.


Cumartesi Minnos’un (Samet sonradan geldi, hersey once Didi sonra Minnos’la basladi :) ) dogumgunuydu, pasta yaptik kutladik. Minnos’a cok yakin bir dost geldi hediye olarak; adi Benjamin.



Resimler ekte, sana da yeni torunlarinla cook mutlu gunler dileriz.


Sevgilerimizle,

Tum ayiciklar ve biz






3 Aralık 2012 Pazartesi

Ayıcık, Ege ve Mavi üzerine..

Can dostum Ezel Mira'nın doğumundan bu yana en önemli danışmanlarımdan  biri.. Anneliğe yeni adım attığında insan hem gereğinden fazla evhamlı hem de olduğundan daha beceriksiz oluyor.. Ezel boyunca kızları Deniz ve Burcu da denediklerini yumuşacık cümleleri ile anlatıp çok yollar gösterdi bana geçtiğimiz üç yıl içinde.. Bu dönemde Ezel'in ısrarla önerdiği bir yöntemdi çocuğun bir oyuncak ile bağ kurması.. Deniz'in Didi'sini bilmeyen yok, dikilmiş bir kumaş parçası hatta bir yorgan gibi, gözü, burnu, ağzı var, Deniz şu anda Üsküdar Amerikan Lisesi öğrencisi ama Didi halen hayatında.. Burcu'nun ise hiç ayrılmadığı ayı sülalesi Samet ile başlayıp uzayan giden isimlerle anılır, hergece yatağa beraber girilir.. Burcu ise MEF' de ortaokul son sınıf öğrencisi :)
Ben ilk iki yılda Mira'da bu anlamda bir bağlantı yakalayamadım.. Hani elinde ayıcığı ile yürüyen uykulu, pijaması sarkan bir çocuk görseli vardır, hep sempati ile yaklaşsam da Mira yaklaşık bir yıl öncesine kadar gelip geçer aşklar yaşadı:) bugün yeşil kurbağa, yarın başka bir oyuncak.. Ta ki üç oyuncağının diğerlerinden sıyrılmasına kadar..
Hayatımıza ilk giren Ayıcık.. Yeşil kurbağa, pembe fil, siyah eşek, benekli inek ile alındı sarı ayıcık.. Ama diğerleri bir kutunun içini boylayalı çok oldu, Ayıcık dışında.. Ayıcık sökülmüş bıyığı ile hep bizimle.. Beraber yatıyor, tuvalete gidiyor, yemek yiyor, bizimle tatile geliyor, valize ilk o konuluyor..
Mavi bir Bağdat Caddesi turunda bebek diye tutturması üzerine ilk gelen oyuncakcıdan seçilmiş en ucuz ve en minik bebek olarak girdi hayatımıza ki giriş o giriş.. O da tatillerin gözdesi, gece yatarken önce onun yastığı düzeltiliyor, sabah ben makyaj yaparken Mira  da Mavi' ye yapıyor.. Mavi'cik sıklıkla yıkanıp yatağın başköşesine kuruluyor.
Mira 4 aylıkken aldığımız bir programda yaşadığımız problem üzerine ETS Tur tarafından Mira' ya hediye olarak gönderilen pembe bebek, ki kendisinin adı Ege, benzer pekçok bebeği arasında Mira'nın ciddi sempatisini kazandı, şu anda elinden düşmüyor.. Gece uyanıp elinden çekiştirerek bizim yanımıza geliyor, uykulu gözlerle, önce Ege' nin yerini hazırlıyoruz yatağın en soğuk yerinde, sonra da Mira'nın.. ona sarılıp uyuyor, uyanınca ilk onu arıyor gözleri..
İşte bu üçlü,internetten aldığım ve parasını son kuruşuna kadar çıkartan yıldızlı, ışıklı ve müzikli lamba, mavi ve yeşil su kapları, soğuk örtü ki kendisi basit penye bir battaniye, Mira soğuk sevdiği için geceleri vazgeçilmezi, ve sıcak örtü., teyzemizin sevgili arkadaşı Hülya teyzesinin elleriyle hazırladığı kelebekli polar battaniye, ki benim tarafımdan uyuduktan sonra örtülebiliyor ve ben soğuk severim bilmiyor musun naraları ile üzerinden atılıyor ama yine de ayrılmazımız... Biz hergece uykuya beraber dalıp, gece Mira bizim yatağımıza gelmek isterse hepberaber odadan odaya taşınıp mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz..
Hatta bazen abartıyoruz da, bu sabah jimnastik dersine Ege ile girdi Mira, haftaiçi birgün okulda unutulan Ege için çok ciddi endişe duyulup, bir saat ağlanıp, gece uykusuz kalınacak kadar hayatımızda... Kısmetse torunlarımıza kalacak oyuncaklar belli gibi:)))







28 Kasım 2012 Çarşamba

Yapma Miraaa:(((

Mira'nın öğretmeni iletişim defterine not yazmış, geçen hafta ortasından bu yana çok mutsuz diye.. evvelden onu üzmeyen basit şeyler bugünlerde ağlatabiliyor diye.. basit bir sandalyem nerede duracak konusunda gün içinde arkadaşı ile kavga ettiğini, konuşarak çözdüklerini ama mutsuzluğuna anlam veremediğini, servis ablasına da annemi çok özledim diye ağladığını, evde bir sorun olup olmadığını merak ettiğini eklemiş..

Bu notu Mira gece uykusuna daldıktan yaklaşık üç saat sonra eve varan işten güçten bitap bir anne olarak okuyup, kuyunun dibine düştüm tabiki.. öğretmenimizin tahmin ettiği gibi evde bir sorun yok aslında, sorun şu ki evde bir anne yok..  radikal bir karar vermedikçe değiştirmemin mümkün olmadığı bir süreçdeyim ve evet haftaiçi neredeyse hiç görmüyorum Mira'yı, hatta geçtiğimiz haftasonuna kadar haftasonlarım da hep bir işsel neden ile bölündü.. benim yönetemediğim bu durumu yavrumun yönetebilmesini beklemek gibi de bir hayal peşindeyim.. sonuç mu? az önce telefonda bana ağlamaklı bir sesle sorusunu sordu..
- annecim ben seni çok özlüyorum, seni göremeyince çok üzgünüyorum, sen neden eve gelmeyi unutuyorsun???!!!!! :((((
- hayır, unutmuyorum Mira'cığım işim bitince geliyorum, hani hava kararınca geliyorum ya...
- evet işte ben de onu diyorum, hemen geeellll:(((( unutmaaa!!!...

11 Kasım 2012 Pazar

Kıtadan kıtaya ilk defa adım adım..

30 senedir Levent'de oturuyorum.. evlenmeden önce başka bir perspektif ile baktığım Boğaziçi Köprüsüne evlendiğimden bu yana bir başka açıdan bakıyorum..biz buralara oturduğumuzda etrafımız yemyeşil idi, şimdi o ağaçların yerine çoğu noktada gökdelenler yükseliyor.. özellikle yan komşumuz Zorlu Center bizim karda neşe içinde oynadığımız Karayolları Lojmanlarının ve bahçesinin yerine yapıldığından bu yana biraz buruğuz.. oturduğumuz ilk seneden bu yana her kasım önümüzden koşulup gider Avrasya Maratonu'na hep katılmak istediğim halde kısmet 34.ne imiş:) bugün ilk defa, 30 yıl sonra ilk defa, kızımla, kocamla, ablam ve yeğenim Müge ile kıtadan kıtaya yürüdük.. eğlendik, güldük, şarkı söyledik, bayrak salladık, resim çekdik ve yürüdük..yürüdük..yürüdük.. ah bir de Mira'cım yürüyüş başlamadan uyuyup üç saatlik etap sonunda taksiye bindiğimizde uyanmasa ve bizim coşku ve heyecanımıza eşlik etse daha iyi olacaktı:)




8 Kasım 2012 Perşembe

MEÇ saatinde ilk sunum..

Mira bugün hayatının ilk sunumunu yaptı.. İletişim defterindeki ilk bilgilere göre başarılı geçmiş.. Konumuz Sonbaharda yapraklar neden dökülür idi.. Bir poster ve bir görsel hazırladım.. Posterde ağaçların yapraklarını dökmelerine ilişkin basit açıklamalar, resimler, Miranın Parkda çekilmiş fotoğrafları yeraldı.. Bunun dışında ilkbahar ve sonbaharı anlattığım bir tepsi üzerinde çimenler,mantarlar,kelebekler, diğer tarafta ise kurumuş çeşitli renkte yapraklar, kozalaklar,ceviz, kestane, oyuncak hayvanlar ve büyüteç yeraldı.. Salı günü yapılan provayı bugünkü esas sunum izledi,, öğretmenimizin verdiği bilgiye göre de gayet başarılı geçmiş.. Aşağıda afiş ve tepsinin fotoğrafı mevcut, sunum fotoğrafları bilahare..



15 Ekim 2012 Pazartesi

İyi ki doğdun babacım..

Babamızın doğum günü.. bu sene kartını ellerimizle kendimiz yaptık, koskocaman öpücükler ile verdik.. kartımız da babamız gibi Fenerbahçeli.. Mumu da hep olduğu gibi Mira söndürdü..








26 Eylül 2012 Çarşamba

şimdi okullu olduk..




sınıfları doldurduk, arkadaşlarımızla buluştuk, sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz....









Mira' cığımın okulda ikinci haftası, bu sene hergün yarım gün gidiyor.. çok mutlu, çok eğleniyor, okulunu çok özlemiş.. bu sene okul kıyafeti de hazırlanmış, her sabah hangi hayvanlı t-shirtü giymeyi istediğini açıklayarak kalkıyor yataktan..











en sevdiği iki arkadaşı olan Yakamoz ve Baran ile ve yeni öğretmeni ile buluşması ise izlemeye değerdi..





24 Eylül 2012 Pazartesi

Emzirme üzerine..




Evet bitiriliş yönteminin, bu denli uzun tutulmasının, büyük bir başarı olduğunu söyleyemeyeceğim ama yazmadan da geçemeyeceğim, zira Mira'mın ve benim, hayatımızın hatırı sayılır bir dönemi idi emzirme süreci.. özellikle hangi tarihde ne oldu, ne zamanın günceli ne idi konusunda artık çok dikkatli olamasam da bu bizim için çok önemli bir konu ve kızım büyüdüğünde bu sürecin nasıl yaşandığını okusun isterim..
Yukarıda görülen gerçekten ilk emzirme anını gösteren  fotoğrafda ve sonrasında kısa bir süre  için, itiraf ediyorum ki ,bunun ne kadar önemli, duygusal tatmini ne denli yüksek, ne tarifsiz bir süreç olacağını bilemiyordum.. çok acı çektiğim, kocaman bir çocuk ağzı ile kaza ısısrıkları ile kıvrandığım anlarda bile aramızda yarattığı yakınlık, bir bütün oluş, o nefes sesi,kokusu, o anlardaki mutluluğu, onun için vazgeçilmezliği bana inanılmaz bir mutluluk verdi, gelinen noktada sürenin uzunluğu, annem dahil herkesden dinlediğim " ama kes artık.. " cümleleri ve mutlaka bir sonu olacağı ve tercihen bu sonun tarafımca yönetilmek istenmesi gerekçeleri ile bir süredir plan ve program halinde idim..
Önce kendi kararına götürecek telkin yöntemini denedim, bak artık çok büyüdün, hadi bırakalım sonra bunu kutlayalım, pasta keselim, mum üfleyelim şeklinde.. pek işe yaramadı, hep onayladı ama artık emmeyeceksin kısmına hiç yanaşmadı, hiç söz vermedi hep açık kapı bıraktı, haliyle kutlama da olmadı..
Sonra başka bir formül denemeye karar verdim ve emmeyi günde bire düşürdüm, sadece güneş uyuduktan sonraya.. çabuk adapte oldu, bu bir kuraldı ve Mira'da işe yaradı, sadece akşam uyumadan önce emdi, gece uyanırsa o uyku sersemliği içinde bir yöntemle vazgeçirdim, bazı sabahlar beşde, altıda uyandı, emzirmeyi reddedince çok ağladı tekrar uyumadı, erken başlayan güne adapte olmaya çalıştım, uykusuz kaldım, çok üzüldüm ağlamasına, ama hiç bozmadım kuralı, ben vazgeçmeyince baktım o daha kuralcı davranıyor, tabi bu süreçde fırsatları hep değerlendirdi, hep boşluk kolladı bazen meme deyip kahkahalar atarak ve şaka yaptımı peşine sıkıştırarak tepki ölçtü, bazen kendini kontrol edemeyip açık açık isteyip çığlıklarla ağladı.. bu süreçde istisnasız her emzirmede sütün acıyacağını, süt acıyana kadar kuralımızın böyle devam edeceğini ama acıdığında artık ememeyeceğini anlattım, bardakta biten süt gibi annenin memesindeki süt de bitiyordu, bardakta kalan süt nasıl bozuluyorsa annenin memesindeki süt de bozulacaktı.. gelinen noktada artık bunu bana kendisi anlatmaya başladı.. baktım süreç fena gitmiyor hiç istemesem de ve onun memeden tiksinmesi en son tercihim olsa da sabır taşı yöntemine ben de başvurdum.. en son 22.09.2012 cumartesi günü akşam yani Mira tam 39 ay 14 günlük iken , ben son olduğuna karar vererek ama maalesef o bunu bilmeyerek meme emip gece uykusuna hazırlandık, gece uykusu öncesi usulünce uyguladığım sıvı ile acıyan memeye ilk tepkisi " anne işte acımış meme.." oldu, sonra ağlamaya başladı ben bunu beklediğimizi anlattım, etrafta meme emmediğini bildiğimiz pek çok arkadaşı olduğunu isimlerini sayarak anlattım, sakinleşti, acıyı gidermek için beraber hazırladığımız ballı sütü içdi, zorlanarak ve içini çeke çeke uyudu.. ben o uyuduktan sonra ağlamaya izin verdim kendime.. ertesi sabah yine bir ağlama seansı, başka tarafa çekilen dikkat ile gün içinde ikinci memeyi denemediği geldi aklına ve o akşam diğer memeyi emmeye karar verdiğini açıkladı, belki o acımamıştı.. ben her yaklaşımında kararı ona bırakarak nasıl istersen öyle yap şeklinde onu kararın içine soktum, dün akşam çok daha dikkatli yaklaştı önce kokladı, ikisinin de acı olduğuna karar verdi, bu beklenti ile yatmadan evvel beraber hazırladığımız sütü içti,  sonra pişman olup keşke deneseydim noktasına geldi ama bundan çabuk döndü, bebeğine sarılıp bana sırtını kaşıtarak uyudu.. sabah altıbuçukda kalkıp çığlıklar atmaya başladı ve tekrar denemek istedi, açıkcası korktum sıvının etkisinin ne kadar süreceğini bilmediğim için acaba korkusu ile o anda aklıma ilk gelen şeyi öne sürdüm ama sütün yok, istersen önce süt hazırlayalım sonra acı olursa ben sütü hazırlayana kadar çok acı olur ağzın ,nasıl istersen sen karar ver dedim, haklı buldu, kabul etti, araya başka şeyler sokup dikkatini dağıttım,
bugün akşam bizi ne bekler bilmiyorum, poşetimde erimeyi bekleyen sabır taşım ve gözümde iki damla yaş ile bu sürecin en kısa sürede geçmesini beklerken, beni şişiren, midemi bulandıran, ağrı yapan fiziksel etkinin de bir an önce geçmesini allaha şükürler ederek diliyorum..

12 Ağustos 2012 Pazar

Yerinde rahat uyu Babacığım..





Babamın ölümünün 3.yılı.. Mira'nın yaşı ile paralel gidiyor, gidecek.. Mira büyüdükçe Canım Babamı o kadar yıldır özlüyor olacağız.. hayat böyle, bunu öğrendim ,epey oldu..çok büyük bir sevincin bir yanı buruk olabiliyor, bu da böyle bir hikaye benim için..
Bu defa ilk defa Mira ile gittim Babam' a.. Ölümü nasıl anlatacağız demiştim bir zaman işte şurda. Artık daha büyük, o artık yok, biz onunla rüyalarımızda buluşuyoruz diyorum.. tabi cevap verilmesi zor sorular sorabiliyor neden kumun altında anne? ,,,?! büyükbabam bizi görüyor mu? o zaman neden gelmiyor? belki şu tarafa gitmiştir, dur ben şuraya bakayım.. kabrin yanındaki basamaklardan yukarıya çıkmaya çalışarak..
kısmen ikna edecek cevaplar verip kısmen başka noktalara dikkatini çekerek geçirdik ziyareti.. Canım Babama ve Canım Halama fatihalarımızı yolladık.. sizi çok seviyoruz ve çok özlüyoruz dedik.. çok iyi geldi..


16 Temmuz 2012 Pazartesi

Miço Mira..



denizdeyiz.. seferdeyiz..Mira ile beraber tam 5 günü karaya kısmen çıkıp ama hep teknede geceleyerek geçireceğiz.. Medar dayının teknesindeyiz.. şu anda Dirsekbükü' ndeyiz.. koyun tek tesisinde elektrik yok.. su yok.. elektrik jeneratörle.. su taşıma.. internet bağlantısı sınırlı.. tekneciler gecelemek için kullanıyor.. biz de bugün akşama kadar burada kalıp buradan Söğüt'e doğru yola çıkacağız..şimdilik bu kadar.. detaylar ve fotoğraflar devamında.. hadi bakalım vira bismillah..