10 Şubat 2011 Perşembe

çocuklukdan kalma üç güzel gün..



özgür anne çocukluğumuzdan 3 güzel anı diye bir fikir atmış ortaya bayıldım, ben biraz bardağın boş tarafını gören bir tipim, bu nedenle hafızam tatsızlara gidecek gibi olurken hemen tekrar okudum yazısını ve ilk aklıma gelen üç taneyi yazmaya başladım;

1. 3 yaşındayım, aslında hatırlayabildiğim en eski diyebilirim, kasık fıtığı ameliyatı olacağım, ameliyathaneye gitmeden önce Bulgar Hastanesinin o yüksek duvarlı geniş odasında beyaz pikeler üzerinde zıplıyorum, sonra geliyorlar beni almaya elimden tutup götürüyorlar, beyaz mermer soğuk koridorları ve parlak ameliyathane ışığını dahi hatırlıyorum, gece halam kalıyor yanımda, zaten hep aynı odada yan yana yataklarda uyuyoruz, çok alışkınım onunla uyumaya ama annemi de çok özlüyorum, gün geliyor çıkış gününe bana üzerinde koyunlar olan pazen bir pijama dikmiş annem, emirgandaki evimizin kapısı, babamın üzerimde o pijama ile beni arabadan alıp kucağında eve çıkardığını hatırlıyorum, bayılırdım dönüşlerde babamın arabadan kucağında eve taşımasını, gece gezmesi ise uyumuyorsan bile uyuyor pozu yap:) 3 yaşımdaki o hastane dönüşü taşınmak kaçınılmaz, arkadan Filo teyze sesleniyor " geçmiş olsun.." sanki bir bayram arefesi aynı zamanda anneannem de bizde, ve ben anneme, babama, ablama kavuşuyorum, pijamam çok güzel ve evimizdeyim, çok da mutluyum..
2. emirgandaki evimizde ablam ve halam ile beraber kaldığımız odadayız, bahçedeki çam rüzgardan sallanıyor ve arkasındaki sokak lambası sayesinde gölgesi karşımda baktığım duvara vuruyor, bir yandan da o koskocaman evde üçümüzün aynı odada yatmasının nedeni olan gaz sobası söndürülmüş ama soğumaya çalışırken kendine özgü lok lok sesini dinleyip bir yandan da tavana yansıyan sönmeye yakın ışığına bakıyorum, derken çam öyle hızlı sallanıyorki korkuyorum hemen yan yatağa halamın koynuna geçip pofuduk masalı dinleyerek uyuyorum, sabah kalkınca bahane hazır; aaa gece buraya kayıvermişim...

3. konyada anneannem ile büyükbabamın evinin bahçesindeyiz, güzel bir yaz günü, annem, babam, halam, teyzem, anneannem, annemin babaannesi hatce nine beyaz örtüsü ile asmanın altında oturuyorlar, başkaları da var kalabalık, büyükbabam dükkandan ince pideler yollamış güzel bir kahvaltı edilmiş, ortadaki havuzun suyu akıyor, kuzenim medar elinde fırça kovaya su doldurmuş arka taraftaki biraz da gizemli deponun kerpiç duvarlarını boyuyor " boyacı olucam" diyerek, ben ve ablam yerde toprağı ıslatıp çamur ile oynuyoruz, önce bir kubbe yapıyoruz, içini oyup su akıtıyoruz, adı harmanbiç bu oyunun, ablam diyorki bilmiş bilmiş, hayır bu pasta, doğumgünü pastası, ay ne akıllı gerçekten çok benziyor, büyük ya benden tabi ki pasta yapabilir, ne şanslı.. hemen büyümek istiyorum..
sonra medar ile bisiklete binip, yürüyerek odasına gitmeye çalışan ama az gördüğü için zorlanan hatce ninenin başındaki örtüyü çekiyoruz; "amaaan şu oğlanla kızın akımı çekmesi... oğuuuulll akifem,ayferim oğuuull " :))))))




teşekkürler özgüranne..

2 yorum:

  1. evet!! evet!!!evet!!
    ne mutlu bana ki,bu güzel 3 anıyı ben de seninle paylaşıyorum ,kardeşcazım:))

    1.ameliyata girmeden o yataktaki tepinmeler sırasında '''suuuuuuu,suuuuu istiyorum''nidalarını atlamışsın galiba..canım benim..sonra sen ameliyatdayken koridordaki pırıl pırıl mermer taşlar üzerinde seksek oynamıştım..çocukluk işte..herkes sıkıntılı ben de ama ..seksekde oynuyorum bu arada??..ve koridorun orta yerinde yüksek camlı kapıların arkasındaki kilisenin görüntüsü gözlerimin önünde..bağdaştıramamıştım galiba hastanede kiliseyi..ve tabi ki bayram öncesi idi ameliyat..fıtıgın çıkmış ve içeri girmemişdi bir türlü ..dr.Muzaffer amcalara gittiğimizi de hatırlıyorum gece..orada acil ameliyat kararı çıkmışdı..

    2..yatağımın hemen yanındaki perdeyi üçgen şekilde sıkıştır ve o çam agacının rüzgarla sallanmasını seyrederdim,,Mardiroz amcanın siyah duvarlı evine ışıkla yansıyan o görüntü hem ürkütür,hem hoşuma giderdi..soba hiç sönmesin isterdim aslında..sönerken odadaki ışık oyunları da nasıl yer etmiş zihnimizde..

    3..ayyy bayılırdım ''harmanbiç'' oyununa su ve toprak..o kümbetin üzerini çatlatmadan arasın dan suyun geçeceği tüneli açmak büyük maharet isterdi..)) çatlatınca keyfi kaçardı oyunun..
    dallardan kayısı,,asmadan üzüm..yeni yıkanmış kurumuş taşlara düşen dut..ve hayatımda yediğim en güzel yeşil erik o bahcedeydi..dedenin ektiği maydanozları,domates ve biberleri toplayıp salata yaptıgımı küçük teneke tencere oyuncaklarımla servis yaptıgımı ,ama lezzetinde bir eksiklik hissettiğimi hatırlıyorum..alıştıgım çoban salata lezzeti değil..birşeyler eksik ama ne oldugunu da çıkaramıyorum çocuk aklımla..tabi tuz,yağ,ve limon eksikliği..))
    ninemin sigara içmek için taşlıga cıktıgını görünce ,havuz başındaki musluga koşar,,elimle suyu sıkıştırıp fıskıye yapıp nenemi ıslatmaktan inanılmaz keyif alırdım..zavallım zaten az gören gözleriyle suyun nerden geldiğinin şaşkınlığını anlarken ben acayip keyiflenirdim..aynı anda sizde medarla badana boya işini bırakıp ,örtü çekme hamlesinde bulunurdunuz...hey gidi günler hey..az muzur değilmişiz yanii...ama yok yaa..işte bütün çocukluguma ait olup olacagı budur muzırlık tarihim..

    YanıtlaSil
  2. yok canım sen istesen de muzurluk falan yapamazsın.. hepi topu budur işte suyu hafifce sıçratmak.. güzelmiş ksygısız çocukluk.. ne diyim..

    YanıtlaSil