12 Haziran 2011 Pazar

partiler partileri kovalarken...


Dün Mira'nın doğumgününü bizim arkadaşlarımız ve onların çocukları ile kutladık.. süper keyifli bir gün geçirdik..tek endişe yağmur yağabilme ihtimali idi ancak allaha binlerce şükür bizim kapanışımız sırasında hafif hafif başlayan yağmur biz arabalara yerleşmişken arttı, ve programımızı hiç aksatmayarak acaip işimize yaradı..

Mekan seçimi konusunda anne tam puan, sabahın köründe gidip mekanı süsleme konusunda baba tam puan, uyum ve destek konusunda mira tam puan, neşemiz, eğlencemiz konusunda ise partimize renklerini, neşelerini ve herşeyin başı kendilerini getiren tüm konuklarımız ise biz evsahiplerinden tamın tamı puan aldılar.. kazananı çok bir gündü anlayacağınız..

Miracım serin hava nedeniyle üç kostüm değiştirdi, sabahki sandaletler askılılar yerini kapalı pabuç ve pantolona, günün sonunda ise çorap ve spor ayakkabı ile kapişonlu monta bıraktı..


bol bol kuduran, arkadaşları ile o salıncak senin bu kaydırak benim koşturan, yaklaşık 100 kere mum yaktırıp üfleyen, çığlıklar atarak büyükler ile istop oynayan Cailloulu pastası ile de kendinden geçen Mira dönüş yolunda arabanın camında tıpırdayan yağmur sesini ninni sayıp derin bir uykuya daldı, İstanbul cumartesi trafiğine karışan yağmur nedeni ile de bu uyku yaklaşık üç saat deliksiz devam etti..


Günün sürprizi sevgili Sema ve Aybar'ın Mira'nın son Bodrum günlerimizde çekilen bitirim bir fotoğrafını büyütüp bize hediye etmeleri idi..

10 Haziran 2011 Cuma

iğğğkii doğduuunn miiyaaaaa...

kutlamalar çarşamba başladı, önce gündüz evde olamayan annesiz ve olması zaten beklenmeyen babasız anneanne, teyze ve müge abla ile sonra akşam ancak 22.00 civarında anne ve baba ile ve hafiften uykulu
bugün de british schooldaki arkadaşları ile okulda..
Miracım bugün adeta bir uğurböceği idi ve günün en sevilen cümlesi ise; " iğğğkii doğduuunn miiyaaaaa..."
ikinci parti ise yarın arkadaşlarımız ile sabah kahvaltısında olacak.. kırk gün kırk gece kıvamı bir program var anlayacağınız..

8 Haziran 2011 Çarşamba

Mira'm tam 2 yaşında..


karışık duygular içindeyim.. hem çok mutluyum hem biraz buruk..herşey de sanki biraz üzerime üzerime geliyor gibi.. çok önceden bugün için planlar yaptım, sabah beraber uyanacak, önce yatak keyfi yapıp yatakta oyunlar oynayacak sonra da tüm günü beraber geçirecektik.. anneanne, teyze, müge, mine ablalar ile beraber olabilmek üzerine de muhtelif hazırlıklarımız vardı.. belki açık hava bir yerlere gideriz diye düşünüyordum.. neyse pembe hayalleri uzatmayayım zira gidişattan da anlaşıldığı üzere bunlar sadece plan olarak kaldı, çünkü işdeki bazı gelişmeler üzerine benim bugün işe gelmem zorunluluğu doğdu.. aslında itiraf ediyorum biraz da kendim kaşındım çünkü önemli bir toplantıydı ama ben planımı yapıp bugün olmayacağımı herkese duyurduktan sonra ortaya çıktığı için ben gelemem cümlesini kurmam kolay oldu, ama ajanda dün paylaşıldı, Zürihden gelen ekip senede bir iki kere gelebilen ve önemli bilgileri paylaşacak olan bir ekipti, genelde onlarla yapılan toplantılar verimli ve faydalı geçiyordu, katılmamak hoşuma gitmedi, hiç peşimi bırakmayan şu iflah olmaz sorumluluk anlayışı, beynimin bir tarafını yedi durdu dün tam gün.. Mira benim Miram, o günü onunla geçirmesem de bu onun iki yaşında olacağı gerçeğini değiştirmiyorduki, ve onu çok hem de pekçok sevdiğim,onun canımın içi olduğu, birtanecik kuzum, güzel meleğim olduğu gerçeğini de.. hem cuma sabah okulunda doğumgününü kutladıktan sonra tüm günü onunla geçirebilirdim, üstelik daha çok küçük değilmiydi, farkında olmazdı belki, ben vicdan azabı çekerdim çok çok.. ama bu tip konuların üzerinde çok durmak beni manevi olarak rahatsız etmezmiydi zaten, allahın gücüne varmasın, bu da dert mi allah ayırmasın cümleleri beynimde döndü durdu.. iyi b..k etti,
tamam dedim yarın geliyorum, kendimi olgunca hazırladım, tamam ya invitationa göre beşde bitmiyormu tamam hemen çıkıp koşa koşa yok dura kalka neyse en acil şekilde eve giderim diye düşündüm..
sonra başka olgun ve mantık dolu cümleler bunları kovaladı, hem sırf sabahtan öğleye kadar olan süreyi kaybediyorum, öğleden sonra iki saatten fazla uyusa, teyzesi, müge, mine ablaları uğrayıp onunla minimum bir bir buçuk saat geçirse, hem sabah babası geç gitmedi mi, anneanne de isterse tüm gün onunla olur, tamam işte ben de beşde çıkıp gitsem çok az zaman yalnız kalmış olur ablası ile evde.. falan da filan... sonra gerçekler yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladı;

varan 1 geçen haftaki tatilin etkisi ile benimle olmaya çok alışan Miracım dün sabah benden ayrıldıktan sonra evde öyle çok ağlamıştıki ablası katılacak diye korkmuş paniklemişti, bu durumda bu sabah daha uyumlu bir senaryo ile ayrılmaya karar verilmişti ancak minik melek sabah uyanmadı ve ben hergünden daha erken çıkmak zorundaydım ismi lazım değil toplantı 9.00 da başladığı için.. yani onu evde bırakırken için senaryo düşünedurayım onu öpemedim dahi..

varan 2 arabaya oturdum dün servise giden arabanın saati tam 09.07 yi yani Miramın doğum saatini gösteriyor çünkü araç bilgisayara bağlanmış ve Türkiye saat uygulamasına göre düzetilmiş olan saat ayarı bozulmuş, gerçekte saat 08.07 ama arabaya oturduğum an onun doğum saati olan rakamları görünce iki üç damla yaşa engel olamadım, o saatte yanında olamayacağım kafama kakıldığı için..

varan 3 ofise geldim, gelir gelmez kamerayı açtım baktım minik melek kalkmış, giyinmiş ve koltukda uslu uslu oturuyor, hemen evi aradım, ablası dediki yine ayağını çekerek yürüyor.. ilk dün akşam yatmadan az önce farketik bir ayağını hafif sürüklediğini yürürken, eve gittiğimde birşeyi yokdu, sonra düştü bir kere ama ayağını yaralayabilecek bir düşüş değildi sanki,
-ne oldu Mira?
-aciiiğğğğğ
-neresi acıyor kızım?
-iş buuu..( ayağını göstererek..)
yara bere şiş kontrolünde birşey bulamayıp yattık,
sabah ben uyanınca hazır da o uyurken hemen baktım yara bere kesik vs var mı diye, birşey yok..

varan 4 bahçeye indiler ama yerinde duramayan kıpır kıpır kızım hiç ablasının kucağından inmemiş..

varan 5 en sevdiğim şeylerden biri kameranın karşısındayken evi arayıp onun telefona koşuşunu izlemek, ancak bugün telefon çalıyor ama bizimki hiç hareket etmiyor yerinden, yaralı kuşum beni..

varan 6 ablası telefonda benim yoğun ısrarıma dayanamayıp iyi iyi diye geçiştirdiği cümleri biraz uzatınca anladımki bugün ciddi keyifsiz, herşeyi mızırdanarak anlatıyor..

veeeeeeeeee varan 7 sabahki toplantı normalde yapılması gereken tarihten biraz önce yapılmak zorunda kalınmış bir toplantı olması, taleplerin zamanında paylaşılmamış olması nedeniyle verimsiz geçtiği için zorunlu bir ara verildi ve herkes hazırlığını yaptıktan sonra ama şimdi çok sıkı durun SAAT 18.00 e kadar tatil edildi, tabiki 18.00 de tekrar toplanmak üzere.. yani çok muhtemel ben eve gittiğimde Mira'm uyumuş olacak..

neyseki annem, ablam ve müge bize gidip onunla beraber olacaklar, belki parka çıkacaklar, pastasını kesecekler ve yaralı minik kuşu biraz hoştutmaya çalışacaklar..

işte böyle minik kızım, bugünün ruhhali aynen böyle, allahıma binlerce şükür seni bana verdiği için, günler bitmedi ya daha çok gün geçiririz beraber yeterki allah sağlık versin, minik bebeğim.. sen iyi ki doğmuşsun, iyi ki benim güzeller güzeli kızım olmuşsun, iş güç hepsi palavra sen bir tanesin.. bir tane..
ve şunu bilki, tabi şimdi anlayamazsın da bunları anlayabileceğin yaşa gelip bugünün hikayesini okuduğunda bilki şu gün yapmak istediğim yegane şey ne cismen bu ofisin dört duvarı arasında olmak, ne şu yüzlerce maili okumak, ne şu binlerce rakamı yorumlamaya çalışmak, ne çekilip bir köşede gözyaşı dökmek, sadece seninle beraber olmak.. ama şunun için kendime söz verdim seneye 8 haziranı kapsayan haftaya komple izin yazacağım bebeğim söz..
seni çok seviyorum, iyi ki varsın..