28 Aralık 2011 Çarşamba

kimisi gelir geçer, kimisi geçerken iz bırakır..

hayatımıza insanlar girer, kimi gelir kalır, kimi gelir gider, ama gerçekten gider, hatta istersin gitmesini, kimisi ise gelir ama istenmeden gider, gitmesin istersin ama gelişme budur, gitmek zorundadır, sözler verilir, hiç kopmayalım hep konuşalım,görüşelim denir ama bilirsinki eninde ya da sonunda kopacaksın..dün böyle bir arkadaşımdan ayrıldım, bu noktaya gelişimiz de bir parça değişikdi, en azından hayatın olağan akışına göre.. yabancıydık, sonra rakip olduk, sonra ast üst, ama sadece kağıt üzerinde, aslında hep birdik.. ve ben çok sevmiştim onunla bir olmayı...siz bizden, bey hanıma, oradan da sen ben'e geçtik.. tanıdıkca daha çok tanımak isteyeceğin, görüntüde kapalı ama aslında bir eisberg gibi görünmeyen kısmı görünenden çok daha büyük, içinde çeşitli renkler, şekiller, incelikler barındıran.. aslında çok bilen ama bunu göstermeye hiç ihtiyaç duymayan, sadece kendi isterse gösteren istemezse gizli tutan... ve gerektiğinde ağlayabilen, yumuşak yürekli olan ve işin güzeli bunu göstermekten gocunmayan.. benim için önemlidir, bir erkek istediğinde, içinden geldiğinde ağlayabiliyorsa gocunmadan çok kıymetlidir benim için, bir kriterdir aslında..dostluk adına, değer vermek adına, gerçek samimiyeti yakalayabilmek adına..şimdi arkadaşım iş hayatında başka bir yöne yelken açıyor, bana da ona şans dilemekden başka bir yol kalmıyor.. büyük gölgeleri olan küçücük insanlara kızmak dışında..
işte böyle.. biraz mutsuz, biraz buruk, biraz stresliyim.. hem güncelimden, hem klasik her yıl sonu yaşadığım buruklukdan.. miniğimin yılbaşı partisi vardı bugün, onu kostümü ile fotoğraflayamadan çıktım sabah evden, " miya çok tatlığğğ .." diyerek giyinmiş ve gitmiş partisine, ben evden çıkarken daha uyuyordu, hatta mira'nın deyimi ile güneş bile uyuyordu.. bense büyük gölgeli küçük insanlara hazırlanmak zorundaydım.. hayat bu..

8 Aralık 2011 Perşembe

2,5 yaş..



melek bugün tamı tamına 2,5 yaşında oldu.. 2,5 yaş yani 30 ay, daha dün gibi doğduğu ve kucağıma verildiği an.. hergün yeni şirinlikler ile ve hızla büyüyor kızım, bıcır bıcır sürekli konuşan, inatçı ama bir o kadar da sevimli, akıllı ve mutlu bir küçük insan.. bazen toleremin sınırlarını zorlamakla beraber heranı ve her hali bana büyük bir keyif veriyor.. iyi ki varsın minik meleğim benim..

5 Aralık 2011 Pazartesi

evimizde kızımız, ocağımızda aşuremiz..



bayılırım aşureye..muharrem ayı benim için gününde alışveriş yapıp bereket dilemek ve yumuşak yumuşak aşureleri mideme indirmektir.. annem çok güzel yapar aşureyi, hatta aşure zamanı yaklaşıyorsa rejime hız verirdim evlenmeden önce, tabak tabak aşure yiyebileyim diye haftalarca aç gezebilirdim..artık bu anlamda bir irade kalmadığı gibi aç kalmaya falan gerek yok, ye aşureleri yiyebildiğin kadar modelindeyim birkaç senedir..ama dışarıda yenilen aşure hiçbir zaman annemin aşuresinin tadını vermeyeceği için dışarıda görsem de aklıma gelmez aşure yemek.. hep bilirimki evinde kızın varsa zamanında yapar aşureni konu komşuya dağıtırsın.. işte böyle dün dedim ki madem güzeller güzeli bir kızımız var, o zaman aşuremiz de olmalı.. anne hayatında ilk kez aşure kaynattı, baba üzerini süslemek için nar ayıkladı.. gece 12 gibi hazırdı aşuremiz.. bakalım Mira da annesi kadar sevecek mi?

1 Aralık 2011 Perşembe

birbirimizi çok özlüyoruz..

Günler yoğun geçiyor, haftasonları dışında doğru düzgün vakit geçiremiyorum Mira'm ile.. son üç ay yoğunluğu son aya yaklaştıkca iyice arttı, gün içi iş yoğunluğuna eklenen akşam organizasyonları ise konuyu benim için iyicene içinden çıkılmaz hale getiriyor..iş ile ilgili akşam yemeği organizasyonları, herhafta pazartesi ve çarşamba akşamlarında mesaimi iki saat uzatmak üzerine alınan karar ve verilen onay ile başlayan süreç, ev ile ilgili telaş ve takipler neticesinde ben Mira'yı o beni özlemeye devam edip duruyoruz.. akşamları eve gidince uzun uzun sarılıyor bana yle saf öyle temiz ve içten gösteriyorki sevgisini, o çocuk gözlerdeki pırıltı, yüzündeki mutluluk, zıplayışı dans edişi sevinçten izlemeye ve yaşamaya doyulmaz kıvamda..ben eve gitmeden uyumayı reddetmeye çalışıyor fiziksel durumu buna müsaade ettiği müddetçe, bir de dikkatimi çeken sanki beni görmeden uyumamaya çalışıyor gibi, mesela dün akşam eve gittiğimde saat 23.30 du, bakıcısı 22.00 de artık sızdığını söyledi, " uyu kag anne buğdaa.." diyerek..yanına gittim baktım pek derin uyumuyor gibi, derken sanki kulağına fısıldanmış gibi yüzünde güller açarak gözlerini açtı, o yüzündeki mutlu gülümseme beni görmenin sevinci bendeki tüm günün yorgunluğunu aladursun " anneciiiğğğğğ " deyişi ile kendimden geçtim.. sonra klasik yatak soruları başladı..
- anne yayın okuuğğ vağ?
- yok Miracım yarın okul yok, evdesin.
- miya okuğğ gidii isiii yog..
- tamam canım yarın okula gitmeyeceksin zaten..
- miya pağka gidii isii
- parka haftasonu gideceğiz miracım
- oğduu, güneş uyansın, pağka gidii..
- evet miracım güneş uyansın ve çok gülsün bizi çok ısıtsın biz parka gidelim.
sonra uzayan konuşma anne memeeeee diye sona erdi.. koyun koyuna uyuduk beraber..
sabah geç uyanmışım panikle yetişmem gereken ve saat başı devam edecek toplantıların stresi ile hazırlanmaya başladım, benim ardımdan Mira da kalktı, pijamasını benim değiştirmemi, tuvalette benimle dergi okuyarak oturmayı, kahvaltısını benimle yapmayı ve hatta bunlar için ağlamayı bir süre deneyip sonra durumu kabullendi..
- anne işe gidiiii, hoşcaaaa
kapıdan çıkarken arkamdan seslenmesi ise beni benden aldı,
- anne tekyay gel...
:((((((((((((((( allah tüm çalışan annelere ve çocuklarına kolaylık versin.. onları tekrar tekrar kavuştursun..