30 Ocak 2010 Cumartesi

dişimiz göründü:)

evet işte göründü.. günlerdir, haftalardır, belki aydır, belki aylardır kızımın elini ağzından düşürtmeyen, kaşınan, kaşınan, kaşınan, ne envai çeşit diş kaşıyıcı ile ne çeşit çeşit oyuncak ile, ne emzik, ne biberon başlığı ile, ne kağıt mendil, ne ıslak mendil poşeti, ne meyve süzgeci, ne televizyon kumandası ile iflah olmayan namussuz diş sonunda göründü.. Miracık artık çok daha keskin:))))

24 Ocak 2010 Pazar

bu sabah..

peki dün akşam geceyarısında uyuyan minik Mira sabah kaça kadar uyumuş olabilir.. düzenli bir kızım var, tabiki düzenini bozmadı ve saat 07:28 itibariyle kendisi ve dolayısıyla ben de ayaktaydık.. hani gözümden uyku akıyor denir ya, aynen öyle bir durumda ki annesi ile kendisi de ondan aşağı kalmayarak uyanık ama mızmız bir şekilde attık kendimizi salona, bari babamız uyumaya devam etsin diye..
bembeyaz ve sessiz sabahta camın önüne geçtiğimizde baktık ki birtek kuşlar hareket halinde, heyecanla uçup karları dağıtıyorlar..Mira ya dedimki hadi kuşları besleyelim, hemen beraber mutfağa gittik biraz ekmek ıslattık ve getirip salon camımızın önündeki klimamızın üzerine koyduk.. veeee elimizde fotoğraf makinası ile başladık kuşları beklemeye, hesapta gelip ekmek alırken biz de yakından fotolarını çekeceğiz.. ama ortaya çıkan fotoğraf makinası zaten mızmız moddaki Mira nın daha da mızımasına neden oldu.. Müge ablası modeli ben de bakıııı dercesine elimdeki fotoğraf makinasına saldırmaya başladı
..vermeyince iyice mızıdı..

hadi gel fotoğrafımızı çekelim demem de olmadı..

sonra dayanamayıp makinayı verdim eline ve hayatının ilk fotoğrafını çekti kızım, ama anlaşılan şu ki annesine değil teyzesine benzeyecek bu konuda baktı ki suratlar ev halinin doruğunda kendi pijaması, annesinin pijaması ve kendi parmaklarından oluşan fotoğraf usta bir çalımdı bence:))

sonra baktıkki ekmeklere gelmeyen kuşlarda bir kabahat yok, suç camın önünde boyuna kımıldayan bizde..hadi dedim Miraya, arkaya çekilelim..
bu arada makinamızla bizim Robini çektik, ona ablamdan onun da Lütfü abiden öğrendiği Robin hikayesini anlattım, hani İngiltere de her Robinin bir bahçesi varmış, o bahçeden hiçbiryere gitmezlermiş.. ablam geçen ay Londra'ya gitmişti, dönüşte Lütfü abi ile Joan Mira'ya yollamışlar, gerçek Robin gibi öten kuşumuzu..

sonra baktık ekmeklere gelen giden yok hadi dedim azıcık oynayalım..hemen son gözdesi otobüsümüzü çıkardık, bunu da teyzemiz getirdi, ELC ürünü bu oyuncağı ile aslında tam anlamıyla oynaması için biraz daha büyümesi gerekiyor ama şekilleri anlayamasa da minik oyuncakları otobüsün içine atması gerektiğini çok iyi biliyor..


derken bir baktıkki ne görelim işte bir arkadaş, itiraf edelim hayal ettiğimiz gibi sığırcık veya serçe değil ama olsun büyük ama aç bir kuş bizim ekmeklerden tadıyor:)

saat 09:41 itibariyle Miracığımın gözleri kapanmaya başladı, onun uyuması ile de daha kafası yastığı bulmadan annesi:)

dün akşam..


ben işe başladığımdan bu yana Mira belirli bir düzen yakaladı.. sabahları hemen hemen aynı saatlerde uyanıyor, 7 ile 7 buçuk arası, sonra 10 da bir uyku, öğlen 1 de bir uyku, sonra beş civarı bir uyku uyuyor genelde.. eğer sabah veya öğlen uykularından biri bir saati geçmişse beş civarı uykusunu uyumuyor.. akşam 7 deki banyo saati benim eve gelişime göre biraz kayabiliyor ama kayması durumunda banyo sonrası yaptığı 15-20 dakikalık şekerleme daha geçe kaldığı için gece uykusu saati ilerliyor.. son haftalarda gece 11 sonrasına kalan gece uykuları nedeniyle hem onunla vakit geçirebildiğim için mutlu hem de bu kadar ufak bir bebek daha fazla uyumalı saplantım nedeni ile mutsuz oluyorum..
haftasonları da mümkün olduğunca düzenini bozmamaya çalışıyoruz küçük hanımın.. dün de aynı şekilde geçirdik günü, üç sefer uyudu, kara çıktık, ben de babası da evde olduğumuz için bol bol oynadık onunla..ondan mı bilmem, yoksa soğuk nedeniyle ikigünde bire indirdiğimiz banyosu dün olmadığından akşam üzeri şekerlemesini yapamadığından mı bilinmez akşam saat 8 civarında bir rehavet çöktü minik meleğe.. vee saat 20:35 de babasının kucağında uyuyuverdi.. benim aaa daha demir damlası var, ay altına da krem sürmedim, bezi değiştirmedimki, ya gözünün masajı ne olacak cızırtılarım arasında uyuyup kaldı Miracığım..
beklenen ne tabiki bunu gece uykusu yapması ve sabaha kadar uyuması ama nerdeeee, 9 u geçe uyandı ve gece uykusuna daldığında saatler geceyarısını gösteriyordu:(((

23 Ocak 2010 Cumartesi

ilk kar..



bu sabah karlı bir İstanbul'a uyandık.. bizim sitede karlı tatil sabahlarına uyanmaya bayılırım.. değişik bir aydınlığa uyanırsın, güneşe benzemez, evet güneşin sıcak aydınlığı gibi değildir ama gözalıcı sessiz bir beyazdır..
sabahki kar hızlandı, hızlandı ve uzun zamandır özlediğimiz örtü kar seviyesine ulaştı.. sanırım iki senedir örtü olamayan cılız karlar son kışı ise hiç karla geçirmiştik..
Mira'cığımı uyanır uyanmaz o camdan bu cama taşımaya başladık.. zaten hep kocaman açılmış gözlerle etrafı seyrettiği için ekstra bir tepki gördüğümüzü söyleyemeyeceğim ama cam önünde genelde kendisine en yakın perde indirme kaldırma aparatını yakalamak için kolladığı halde bugün hiç oynamak istemedi aparatla onun yerine tüm camlara parmaklarını basmayı tercih etti, karı tutmaya mı çalıştı bizim coşkumuza eşlik etmeye mi bilinmez ama biz çok eğlendik..

önce yok dedim zaten tek tük de olsa öksürüyor, çıkartmayalım.. sonra başladım ama ya bu hayatının ilk karı ne yapsak?? .. falan derken hadi Emir bahçeye indirelim ısrarına başlamam çok sürmedi, ısrarlarıma dayanamayan babamız hadi dedi..
sardık sarmaladık bizim fıstığı ve indik bahçeye.. biz bahçedeyken hafif hafif kar yağmaya devam ediyordu..
Mira sanki donmuş gibi tepkisiz kocaman açtığı gözleri ile etrafı seyretti, sanki korktu, sanki ürktü.. ne oldu bilemedim ama hiç heyecan belirtisi göremedik.. adeta donmuş gibi baktı, baktı, baktı.. tavandaki avize dahil herşeye dokunmak, eline almak ve hatta tadına bakmak isteyen kızım kara dokunmak dahi istemedi.. soğukluğunu hissetmeden önce dahi uzanmadı dallardaki karlara, neredee ağzına götürmek, eğer alıp birşeyleri ağzıma götürüyorsam genelde çok ilgisini çeker ve taklit etmeye çalışır ama bu defa hiiiiiç oralı olmadı, ses dahi çıkarmadı.. şaşırdık kaldık..

zaten çok uzatmak niyetimiz yoktu kar turumuzu ama bu ilgisizlik karşısında daha da kısa kestik.. eve çıkmadan bir sayısal oynayalım dedik de kapalı yere girince bizim ufaklık çözüldü, başladı çığlıklar bağırışlar gülücükler..
inşallah ileride kartopu oynamak istediği günlerde bu yazıyı okutacağım ona:)

10 Ocak 2010 Pazar

İşte 7. ayımız


Miracım geçtiğimiz cuma yani 08.01 de 7.ayını doldurdu..
Yumuşacık, sakin, tatlı bir kızımız var.. çok sık ağlamayan, ağlıyorsa mutlaka bir nedeni olan, mutlu bir bebek Mira..umarım böyle de büyür..
son üç haftamız oldukça zorlu geçti ben işe geri döndüm, Miracım evde hep şehnaz ile kimi gün anneanne, kimi gün büyük teyze, kimi gün teyze gözetiminde günlerini geçirdi.. ben her öğlen eve gelip Miramı doyurdum, gün ikiye bölününce benim için biraz daha katlanılabilir oldu ayrılık saatleri..benim güzel meleğim bazen sesimi duyunca ağladı ki muhtemelen mandıranın sesinin dayanılmaz çekici geldiği açlık anlarına rastladığımdandı.. aslında genel olarak öyle cool, öyle umursamaz bir havadaki, hiç alınganlık yapmayacak da olsam bu hali bebeğim benden ayrılmayı umursamıyormu diye düşündürmüyor değil beni..neyse fazla düşünmemeye çalışıyorum, arkamdan ağlamasından iyidir bence, neyseki realist tarafım imdadıma yetişiyor böyle anlarda..
Mira artık fıldır fıldır dönüyor, eğer canı isterse minik minik emekliyor, arkadan ayaklarına destek bulunca daha hızlı gidiyor ama hemen sıkılıp bağırmaya başladığından fazla da yol alamıyor..henüz sıralama filan yok.. henüz dişimiz de yok, sadece çok bol kaşıntı..
artık elmanın, armutun, muzun, portakalın,kereviz,ıspanak,pırasa, brokoli,patates,havuç,maydanoz, yerelmasının, zeytinyağ, pirinç,hurma,zemzem ve mc donalds dordurmasının:)) tadını biliyor, tatlı herşey seviliyor, onun dışında herşey önce ağızda toplanıp sonra püskürtülüyor.. ancaaakkk mandıradan taze süt halen değişmezimiz..
en sevdiği oyuncak hertürlü kumanda.. değişmez sakinleştiricisi annesinin blackberrysi..tüm bunların varış noktası minik ağzı..
bu ay en çok dinlediğimiz amazondan alınmış ingilizce bir ninni cdsi..
bu aya özgü değişiklik artık şehnazın sadece Miraya sadece rusca konuşmaya başlaması..
8 ocak itibariyle 8,4kg 68 cm, başımız da 46 cm
kanı biraz destek istediği için demir damlasına başladık..
en sevdiğimiz piyanonun dinlendiren sesi;)))

1 Ocak 2010 Cuma

Hoşgeldin 2010..




ah 2009 ne çok sevmiştim seni, hamileliğimin güzel günleri, canımın içi, birtanecik Mira'ma kavuşmam, artık anneyim ben demem, ama ah bir de babacığımı almasaydın benden.. bak nasıl daha da çok severdim seni.. ama seni kötü hatırlamam mümkün değil Mira'mla.. güle güle git, benim için bir kanadın kırık da olsa..
hoşgeldin 2010.. hiç kayıpsız hep kazançla, e neyapalım illaki olacak kayıpların cana gelmesin de mala gelsiniyle, elbette olacak dertlerin dermanlısıyla, e tabiki olacak hastalıkların şifalısıyla, güzelliklerle, güzel anılar, parlayan, gülen gözler, dişler, adımlar, sözcükler ile geç, kırıksız kanatların ile, göğsünü gere gere uç git günü geldiğinde..